Kara
Giriş Tarihi : 05-04-2016 17:36   Güncelleme : 05-04-2016 17:36

Kimse bizim adımıza karar vermesin

Adana’da bir araya geldiğimiz Ses ve Gülen turizm firmalarının sahibi Mustafa Ünal, Ulaştırma Denizcilik ve Haberleşme Bakanlığı’nın otogar giriş-çıkış fiyat sistemini oturtamadığını, Türkiye’deki tüm otogar işletmelerinin ayrı fiyat tarifesi uyguladığını söyledi. Ünal Ayrıca, şehirlerarası otobüs sektörünün gidişatını eleştirdi. Mustafa Ünal, otobüsçülüğün yanında Erzurum Otogarı’nın işletmeciliğini de yapıyor. Ayrıca kurduğu tekstil firması, sektörün önemli oyuncuları arasında.

Kimse bizim adımıza karar vermesin

ORANTISIZ FİYAT TARİFESİ
Türkiye’de otobüsçülük sektörünün zor lar geçirdiğini belirten Mustafa Ünal, “Bir otobüsçü ve otogar işletmecisi olarak artık isyan ediyorum. Örneğin, İstanbul’daki otogara çıkışta 100 TL gibi bir ücret ödeniyor. Ancak benim işlettiğim Erzurum Otogarı’ndaki fiyatlar 48 TL. Bu tarife değişiklikleri Türkiye’nin 81 ilinde de farklı uygulanıyor. Erzurum’la İstanbul’u karşılaştırırsak, hiç adil değil. İstanbul gibi bir merkezde, günlük binlerce otobüsün giriş çıkış yaptığı bir otogarda 100 TL gibi bir ücret ödeniyorsa, Erzurum’da bu ücretin en az 200 TL olması gerekir. Biz Erzurum Otogarı’nın fiyatları artsın demiyoruz, ama adil bir sistem getirilmesi şart. Bu düzenin adil olarak sağlanması için ilgili makamlarla ve Bakanlıkla da görüştüm. Ancak hiçbir sonuç alamıyoruz. Bir an önce otogarlardaki bu düzensiz uygulamanın önü alınmalı” diye konuşuyor.

“SEÇMEDİĞİMİZ ADAMLAR”

Ünal, otobüs sektörünün yıllardır yaşadığı sorunların, ‘sektör adına konuşanlardan’ kaynaklandığını belirtiyor. “Bizim asla ve kat’a seçmediğimiz adamlar bizim adımıza gidip bakanlıklarda hükümet koridorlarında sektör adına iş bitiriyorlar,” diyor. Bu kişilerin sektör adına nasıl iş bitirdiğini de “iyi biliriz” sözleriyle açıklayan Mustafa Ünal, bu kişilerin yaşattığı sorunları şöyle anlatıyor:

“Yıllardır otobüsçüyüz. Bu işten çok para kazandığımız dönemler . Ancak hepsi geride kaldı. Bir lar aldığımız otobüsün parasını iki yılda bilemedin üç yılda rahatlıkla çıkarıyorduk. O lar bir otobüsü 5-10 yıl kullanıyorduk.

“BİZ SEÇERSEK DÜZELİRİZ”

İyi de para bırakıyordu. O günlerde bu iş iyi bir ticaretti. Ben babadan otobüsçüyüm. Sonradan görmedik. Şimdi sektörün haline şöyle bir bakıyorum, rekabet almış başını gidiyor. Firmalar birbirlerini ezmek için elinden geleni yapıyor. Kime yarıyor bu rekabet derseniz, kimse bu işten bir fayda sağlamadı. Sektörde en büyük ğin firma bile para kazanamıyor. Diyorlar ki; ‘bugün yolcu daha çok.’ İyi de kardeşim, yolcu çoğaldı, alternatif de çoğaldı. Dahası bizim maliyetlerimiz arttı. Eskiden bir yolcudan yüzde 30-40 para kazanırken, şimdi yüzde 6-7 kazanıyoruz. Yolcu arttı da ne ? Peki, işlerimiz bu devirde de iyi gitmez mi? Elbette gider... Otobüsçü kendine çeki düzen verdiğinde işlerimiz yine eski günlere döndürürüz. Ancak zor olan tarafı, sektörün sivil toplum kuruluşlarını gerçek anlamda seçmemiz gerekir. Otobüsçüler önce bir araya gelecek, ‘şu kişi bizim adımıza, bizim istediğimiz şekilde yetkili mercilerle konuşabilir’ diyecek.

“RANT GERÇEĞİ VAR”

Sonrası çorap söküğü gibi gelir. Neden böyle bir oluşum içine giremiyoruz derseniz, “rant” yüzünden. Belli başlı firmaların adamları sivil toplum kuruluşlarının başında, her şeyi kendilerine yontuyorlar. Yani kendini oraya seçtiren firmanın borazanlığını yapıyorlar. Soruyorum size, nereye kadar gidecek bu böyle? Sözüm ona sektör temsilcilerin seçtiği bu adamlar, bakanlığın kapısını aşındırmadan önce bize, ‘sizin ne sorununuz var, hangi sorunlarınızı götürelim, ya da biz böyle sorunlarla bakanlığa gidiyoruz, ne diyorsunuz’ diye sormuyorlar. Kim bunlar?”