Çocukların 2-3 yaşlarında ölümle ilgili bir fikirleri yoktur. 3-6 yaş arası çocuklar ölümü biraz anlamaya başlarlar fakat ölen kişinin geri geleceğini düşünürler. 6-9 yaş arasında ölüm sonrası geri dönüşün olmayacağı kavranır. 10 yaş itibariyle de çocuklar ölüm kavramı net bir şekilde algılamaya başlar. Ergenlik dönemindeki ölümü algılama ve kayıpları yaşamadaki süreçler nettir.
Ölüm kavramı nasıl anlatılabilir?
Soyut bir kavram olan ölüm, küçük yaştaki çocuklara açıklanırken, doğadaki olaylardan yola çıkarak verilen örneklerle somutlaştırılarak anlatılabilir. Örn: Çiçekler açar, solar ve ölür. Hayvanlar doğar, yaşlanır ve ölürler gibi. Ancak bu açıklamalar çocuğun yaşına göre basit ve anlayabileceği şekilde yapılmalıdır. Çevrenizde gördüğünüz somut gelişmeleri göstererek de örneklerinizi destekleyebilirsiniz. Örn; Ağaçların kuruması, kuşun veya balığın ölmesi gibi)
Ölüm Haberi Nasıl Verilmeli ve Nasıl Yaklaşımda Bulunulmalıdır?
Bir yakınını kaybeden çocuğa mutlaka bunun söylenmesi, gizlenmemesi, gerçeklerin aktarılması gerekmektedir. Çocuğa kendini güvende hissedeceği duygularını ifade edebileceği ve kendini en yakın hissettiği kişilerden biri tarafından bu haber verilmelidir. Beklenmedik ölümler özellikle alıştırılarak verilmelidir. Soru sorabileceği, duygularını ve düşüncelerini paylaşabileceği sıcak bir konuşma ortamının yaratılması ve anlatan kişinin de üzüntüsünü acısını ifade etmesi, hatta fiziksel olarak sarılma, dokunma gibi güven verici destekleyici bir beden dili kullanılması uygundur.
Böyle bir süreç okulda yaşandığında, sınıf ortamında öğretmen tarafından öğrencilere bir açıklama yapılmalıdır. Çocuklarda bu açıklama sonrası duygularını ifade edebilmeleri için oyun, resim, öykü oluşturma gibi çalışmalar yaptırılabilir. Çocukların ölüm haberine ilk tepkileri farklılık gösterebilir. Yüksek sesle inkâr etme, reddetme tepkileri gibi çok fazla ağlama olabilir. Susturmaya çalışmak yerine ağlamasına izin vermek, fiziksel olarak sarılmak yapılabilecek en doğru şeydir.
Çocuklarda ölüm haberinin ardından bir süre yâdsıma olabilir. Çocuğu üzgün görünmediği için yadırgamamak ve eğlendirmemeye çalışmamak gerekir. Çünkü yas süreci, kayıpların yaşanması gereken sağlıklı bir süreçtir. Çocuklar bu ölümden kendilerini sorumlu tutabilirler. Bu nedenle çocukların soruları geçiştirilmemeli, konu kapatılmamalı, neler hissettiği ve düşündüğü hakkında konuşularak kaygıları azaltılmalıdır.
Gençlere yaklaşımlar ise yetişkinlerinkine paraleldir. Samimi, sıcak ve güven veren bir tutumla her zaman yanında ona destek olacağınızı hissettiren yaklaşımlar sergileyerek, üzüntünüzü, acınızı onunla paylaşabilirsiniz. Gençler çocuklardan farklı olarak böyle bir haberin ardından yalnız kalmak isteyebilir. Böyle bir durumda ona yaşadığınız üzüntüden bahsedebilir ve konuşmak, paylaşmak istediği bir zamanda buna hazır olduğunuzu ifade edebilirsiniz.
Ölüm haberinin ardından önce bir şok ve inkâr süreci yaşarlar. Ardından yaşanan yas süreci sonrası ölüm süreç içinde kabul edilmeye başlar. Son aşama olarak ta yeniden yapılandırma sürecini yaşayan bireyler zamanla acılarına, üzüntülerine rağmen akıp giden yaşamın içinde yer almaya başlarlar. Bu nedenle kişinin hazır hissetmeye başladığında yaşam aktivitelerinin içinde yer almaya başlaması ve sosyal destek kaynaklarının olması olumlu yönde destekleyici rol oynar. Ergenlerde arkadaş desteği çok önemlidir.
Yıllar içinde belli hatırlatıcılarla kişi acısını tekrar tekrar hatırlar ve yoğun üzüntü duygularını yaşar ama yaşamın içine dönerek sağlıklı bir şekilde yaşamını devam ettirir.
ÖLÜMLE İLGİLİ ÇOCUKLARA SÖYLENMEMESİ VE YAPILMAMASI GEREKENLER
Şunlara dikkat edilmelidir.
Ölümü uykuya benzetmeyin. Uyuyunca ölmekten korkabilir ve uyumaktan kaçınmaya başlayabilirler.
Tanrı çok sevdiği için yanına aldı gibi açıklamalardan kaçının. Çocuk çok sevilen herkesin öleceğini düşünüp kaybetmekten korkabilir.
Ölümü anlatırken uzun bir yolculuğa çıktı, hasta olduğu için öldü ifadelerini kullanmayın. Yolculuğa çıkmaktan kaçınmaya ve her hastalıktan korkmaya başlayabilir.
Çocuklara ölen kişinin yüzünü göstermeyin. Travmatik bir etki yaratabilir. Gençler çok istiyor ve baş edebileceklerini hissediyorsanız ölüyü görmesine izin verebilirsiniz. Özellikle çocukları aşırı ağlamaların, bağrışların, feryatların olduğu ortama sokmayın. Kendisini güvende ve rahat hissedebileceği bir yetişkinin yanında olmasını sağlayın. Bu dönemde bu ortamdan uzak olsun diye tanımadığı kişilerin yanında bırakmayın. Başka bir şehirdeki akrabanın yanına göndermeyin. Yas sürecini yaşasın. Gençlerde ise durum farklıdır. Onlar da yetişkinler gibi cenazeye katılabilirler. Onların ölen kişiyle vedalaşmalarına izin verin. Böyle dönemlerde gençlere en büyük desteklerden biri de akranlardır. Onlarla olabileceği ortamlar yaratın.
Kendi duygularınızı saklamayın. Hem çocuklar hem de gençler duyguların dışa vurulmaması gerektiğini düşünmesinler. Konuşulmadan kapatılan, saklanılan ya da geçiştirilen duygular daha zarar verici olabilir. Aynı zamanda yalnız olmadıklarını, sizinde aynı üzüntüyü yaşadığınızı fark etsinler. Fakat özellikle çocuklarınıza tüm üzüntünüze rağmen var olduğunuzu ve destek olacağınızı hissettirin.
Ölen kişiye ait eşya, fotoğraf v.b. şeyleri ortadan kaldırmayın. Doğal halinde kalsın. Hatta çocuğunuz istediğinde fotoğraf albümlerine birlikte bakabilir ve hakkında konuşabilirsiniz. Bu süreci zor geçirmesine neden olmaz. Tam tersi yas sürecinde bu paylaşım daha iyi gelebilir. Ölüm sonrasında aşırı koruyucu bir tutum sergilemeyin.
Kısa süre içinde çocuk üzülür diye büyük değişiklikler yapmayın. Başka şehre gitmek gibi. Çocuğu arkadaşlarından yakın çevresinden ayırmayın. Eğer ölen kişi ebeveynlerden biri ise amca, hala, teyze gibi bu rolü üstlenecek kişi bu rolü yavaş yavaş üstenmeye başlamalı ve çocuğun kendini güvende hissetmesini, sevildiğini ve desteklendiğini, yalnız olmadığını fark etmesini sağlamalıdır.
Çocuklarda yaşanan yas sürecinde altını ıslatma, kekemelik, tırnak yeme, saldırganlık, hırçınlık gibi uyum ve davranış bozuklukları, kâbuslar, gece korkuları, korkular, uykusuzluk, yeme problemleri, karın ya da baş ağrısı, okul başarısızlığı, içe kapanma gibi sorunlar görülebilir. Gençlerde de depresif bir hal, özbakım yetersizliği, dikkat dağınıklığı, başarı düşüşleri ve içe kapanma görülebilir. Bu belirtiler hayatın akışı içinde zamanla azalmaya veya kaybolmaya başlar.
Eğer bu süreç bir zaman sonra kaybolmuyor ve hala devam ediyorsa, yas dönemi 4-6 ay geçtiği halde bitmiyorsa, uzamış bir yas süreci yaşanıyor olabileceği için bir uzmana başvurmak gerekmektedir. Her sağlıklı bireyin yas sürecini yaşayıp tamamlayıp yeniden yapılandırma sürecine geçebilmesi beklenir. Bazen gençlerde ya da yetişkinlerde gecikmiş yas tepkisi olur. Yani bireyin yas tepkisi gecikir ve beklenen zamanda ortaya çıkmaz. Böyle durumlarda da uzmana başvurmak iyi olacaktır. Bu sürecin en sağlıklı şekilde atlatılmasında hem çocuklar hem de gençler için ebeveynlerin ve öğretmenlerin rolü büyüktür. Ebeveynler bu tür durumlarda okulundaki psikolojik danışmanı ile irtibata geçmelidir. Yas uzun sürerse bir psikologdan randevu alınması uygun olacaktır.
Alanur Özalp
Uzman Psikolog
E-mail: alanurozalp@hotmail.com