Biz, onları gazetelerde ve TV’lerde üzgün ama çalışkan olarak gördük. Arkadaşlarını kurtarmak için madene hiç düşünmeden daldıklarını gördük, işittik. Hatta bazıları arkadaşlarını kurtarmak isterken öldü. Hep madenin kapısında beklediler. Annelere, eşlere destek verdiler. Üzüntülerini paylaştılar. Çoğunlukla gözümüzü yaşarttılar.
Önce; "sedyeyi kirletmeyeyim çizmelerimi çıkartayım. Bu sedyeyi başka arkadaşlarımda kullanacak" diyen tüm Türkiye’yi kendine getirdi. Daha sonra madenden çıkan bir diğer madenci ise delik deşik çoraplarıyla bizi duygulandırdı. Madene giren işçilerin pek çoğu çocuğum okusun, madenci olmasın istiyorum diyordu. Ben madenin ne demek olduğunu biliyorum, çocuklarım madene inmek zorunda kalmasın diyorlardı. Ailelerine bakabilmek için madene indiklerini anlattılar.
Özellikle eşler; hayvancılık yaptık, para kazanamadık. Tarım yaptık yetiştirdiklerimizi satamadık ve madene inmek zorunda kaldı eşlerimiz dediler. Gelişmiş ülkelerde maden işçisi olmak çok önemlidir. Kişiler madene inen akrabaları ile gurur duyarlar. Maden işçisi sınıfı çok statülüdür. Onun sözü dinlenir. İyi maaş alır. Kendine vakit ayırır. Spor yapar.
Daha sonra Gülben Ergen bize gösterdi, üstünü çizdi. Madene gönderdiğimiz işçilerin dolapları, tuvaletleri, banyoları korkunç, kırık dökük. Neredeyse 1. Dünya Savaşı ortamı gibi. Dolap yok. Sadece naylon sepetler bir dolap olmuş. Banyolar korkunç. Daha sonra da öğrendik ki bu güzel insanlara yemek verilmiyormuş. Kendi evlerinden götürdükleri ekmeklerini yiyebilecekleri oturacakları bir yer de yokmuş.
Gördük ki bu insanlara verilen maskeler paslanmış, paramparça, kırık dökük. Daha onlarla ilgili neler neler öğrendik. Bozuk maskelerle birlikte madende süründüklerini öğrendik. Madenin bu devirde tahta tavanla durduğunu öğrendik. Madenin dış kısmı kazıklarla biçimsiz kötü ve harabe halinde olduğunu gördük. En iyi madenimiz olduğu söylenen bu madenin bu kadar harabe halinde görünüyor olması bizi tabi ki üzdü. O halde bile kadınlara ve çocuklara karşı sevecendiler. Biz onları unutmayız. Sizlerde unutmayın. Unutturmayalım. Ne olduğunu takip edelim. Soralım, bakalım, görelim ve konuşalım ki büyüklerimiz de onları unutmasınlar.
Alanur Özalp
Uzman Psikolog
E-mail: alanurozalp@hotmail.com