Sektörde benimle uzaktan yakından alâkası olmayan kişiler hakkımda gerekli gereksiz konuşuyorlarmış... Bu kişiler yazılarımı sert ve üslupsuz buluyorlarmış. Aslında kendini sektörün içinden zanneden kişiler tarafından da okunmak hoşuma gitmiyor değil ama, ne gazetemiz ulusal gazete, ne de benim makalem ulusal makale. Gazetemiz sektördeki olanı biteni yayınlamakla yükümlü adı üstünde sektör gazetesi/yayını. Benim yazılarım ise, sektördeki doğruları yanlışları bulur, görür açıklar.
Beğenmeyen okumasın... Biz burada bir gerçeğin üzerine gidiyoruz. Ben gazeteci değilim ama bu gazeteyi çıkaran arkadaşlar gazeteci. Benim de öğrendiğim kadarıyla fikri takip denilen bir olay var. Yani bir gerçeği unutturmamak, sürgit etmek. Ben de yazılarımı bunun üzerine kurdum. Bu yazılar amacına ulaşınca sizin seveceğiniz yazılar yazmaya gayret ederim, ancak şu anda beni bu yazılarımı yazmaktan alıkoyamazsınız söylemlerinizle!..
Örneğin adamın biri otogarı, otobüsçüyü dolandırmaya çalışıyorsa ve ben bunu yazıyorsam suç benim mi? Aslında bir yerde suçlu ben oluyorum. Sektörü dolandıran adam dışarıdan yapmıyor bu işi çünkü sektör içindeki bazıları(!)yla yapıyor. O nedenle bizim bu yazılar hoşa gitmiyor haliyle... Benim bir yazımla küplere binenleri de görüyorum, sevinip telefona sarılıp; “İrfan Ağabey, eline sağlık” diyenleri de...
Mesela, “Alibeyköy Yalanları” başlığıyla çıktığımız geçen sayımızdan sonra çok teşekkür aldım. Sektörün gerçek sahipleri arayıp beni tebrik ettiler. Çünkü aynı yarayı onlar da taşıyor benim gibi. Yani bizim yazılarımız memleket meselesi aslında. Sıkıntılarımızı yazıyoruz. Bir de bu kadar dert sıkıntı çekerken, bizi dolandırmaya çabalayanları ve onların yardakçılarını yazıyoruz. Bu yazılar da tabii olarak birilerinin zoruna gidiyor... Örneğin genel sekreter Nusret Ertürk’ün haddine mi gidip bizim adımıza konuşmak? Sektör adına kararlar alınması Mustafa Yıldırım’ın derdi mi? Ya da Tahsin Yücefer mi otobüsçüyü kurtaracak olan kişi?
Bunca yıldır sektörde ne iş yapıyorlar bunlar bileniniz var mı? Bırakın her şeyi, sektör bunların sayesinde bir arpa boyu yol aldı mı? Eğri olan bir tarafımız mı düzeldi? Şimdi bu adamların yanlış gördüğümüz yanlarını yazmayalım mı? Şimdi bu adamlara, “siz yanlış yoldasınız” demeyelim mi? Canımıza ot tıkayan “Alibeyköy Otogarı”nı öven sektör gazetesini eleştirmeyelim mi? Aslında bunun dışında bir gelişme var ki kulağıma gelen; akıllara zarar... Sektörle alâkası olmayan iki kişi, birisi bir fuar organizatörü kadın, diğeri bir “Kulüp”ün yöneticisi adam, beni ve yazılarımı eleştiriyormuş! Anlam veremedim doğrusu.
Hemen aklıma Demircinin İt’i” hikâyesi geldi: “Kurt, şehre her indiğinde peşine Demirci’nin İti ve diğer köpekler takılır, kovalarmış. Kurt bir gün kovalanırken isyan etmiş ve durmuş, Demirci’nin itine dönerek; - Bu çoban köpeğinin kuzusunu yedim, diğerinin sürüsünü dağıtım, sana ne yaptım da arkamdan havlıyorsun-” demiş... Anlatabildim mi?
Vesselam
İrfan Kalkan
E-Mail : istozkaymak@gmail.com