Hande Özgül
Hande Özgül

Kaybolan nesil…

14-11-2018 09:45 7876 kez okundu.

Anne – baba olmak hayattaki en anlamlı şey olmalı. Bir insan dünyaya getirmek, ona emek vermek, büyütmek, şekillendirmek vs. var oluşun en kıymetli nedenlerinden biri. İnsan yaptığı yemeğin bile güzel olması için türlü türlü püf noktalar geliştirirken, akıl, ruh ve beden sahibi insanı yetiştirme sürecinde ne aşamalardan geçiyordur.

Karşılıksız olan hiçbir şey yok bu hayatta. Toprağa bile su verirsen yeşerir, verdiği meyve ile o suyun karşılığını verir. Evlada verilen emeğin karşılığı peki nedir? Refah içinde bir yaşam, güçlü karakter, zenginlik, mutluluk, huzur, başarı ve buna benzer bir sürü şey. Bunların hepsi muhakkak evladın hayatı, mutluluğu için istenen güzel şeyler.  Ancak istemenin sonu yok ki. İnsan her defasında daha fazlasını istiyor, yetinmeyi bilmediği için de mutsuzluğa sürükleniyor. Peki bu noktada nerede kaldı mutluluk?

İsteklerin sonunun gelmediği, aşırıya kaçtığı ve tutku halini aldığı boyutta “hırs” kavramı ortaya çıkıyor. Son yıllarda anne – babaların eğitim seviyelerindeki artış ile birlikte hırsları da artmış bulunmakta. En iyi okullarda en iyi eğitimleri almalarını istemeleri sırf çocukları sınavlarda başarı göstersin de en iyi okulları kazanabilsin diye. En iyi okulları kazansın ki, en iyi işe girsin, en iyi pozisyonlarda olsunlar, akademik çevreleri olsun vs. diye. Hep bir “en” var işin içinde.  En’ lerin içerisinde kaybediyoruz çocuklarımızı. Çocukluklarını öldürüyoruz önce, sonra gençliklerini…. En sonunda da başka türlü yaşamayı bilmedikleri için ömürlerini yiyip bitirmelerine sebep oluyoruz. Hani mutlu olsunlar istiyorduk? Biz onlara mutluluğu öğretmiyoruz ki. Son model yazılımlarla sürekli güncellenen robotlar haline getirdik çocuklarımızı.

Maneviyattan, değer yargılarından yoksun hırslarımızın kurbanı olmuş nesil yetiştirmekten başka bir şey yapmıyoruz. Daha 18'inde barlarda kadeh kaldırmanın “modern, özgür, dik duruşlu bireyim ben” demek olduğunu zannediyor çocuklarımız. Her şeyin bir vakti olduğunu öğretmiyoruz ki. Gösterdiğimiz rol modeller ile işte böyle güçlü ol, kendi ayaklarının üzerinde dur derken onları farklı bir yaşama sürüklüyoruz.  Durmadan daha fazlasına itiyoruz onları. Onları en iyi şekilde yetiştirmeye çalışırken, yeni neslin “değer yargılarından uzaklaşarak özgürleşme” eğilimi göstermelerine sebebiyet veriyoruz. Bir nesli kendi ellerimizle kaybediyoruz.

Yapılması gereken ise, onları olduğu gibi kabul etmek. Zorlamamak. Herkes başarılı ya da zengin ya da entelektüel olmak zorunda değil.  Mutlu olsunlar yeter. Mutlu olmayı öğretin çocuklarınıza, az ile yetinebilmeyi, sevmeyi ve sevilmeyi, huzurlu olmayı, küçük şeyler ile de mutlu olunabileceğini öğretin. Gerisi zaten çorap söküğü gibi gelecektir…
Unutmayın yetiştirdiğiniz sadece kendi çocuğunuz değil, koca bir gelecek…
Sevgilerle…
Hande ÖZGÜL
E-Mail: hand_et@hotmail.com