Bu yazının amacı; ülkemizin eksi tarihsel zenginliklerinden biri olan trafik faciaları türleri arasında kabarık bir dosya tutan benzer; minibüs, hız ve fren hikâyeli olayların sebep-boyut-sonuç ve çözüm sorunlarına ışık tutmaktır.
Bu seferki tanıdık hikâyenin başından-sonuna doğru bir gidelim; görelim, patlayanlar var mı? Varsa nelerdir.
Tarih: 10.02.2009 Saat: 09.00
Kaynak: Sabah gazetesi, fotoğraflı
Haber başlığı: Minibüsün freni patladı, 1 ölü, 22 yaralı.
Özet: İçinde 23 yolcu olan minibüs, Pendik E 5 köprüsünden-Pendik yönüne yağışlı (=kaygan) yolda aşırı hızla inerken, kontrol kaybı ile bir çiçek dükkânına kısmen girerek durabilir. Bu sırada da bir yayayı duvara sıkıştırıp pestil eder. Ölmeden, itfaiyece kurtarılır.
Denetim patlamış mı, patlamamış mı? (Resmi mesleksel ve sivil)
Minibüs; hatlı, şehir içinde çalışanlardan (Pendik-Aydos). * 23 yolcu içinde 9 fazlalık var mı?
* Aşırı hız var mı?
* Rampa aşağı hızlanmada kolaylık, durmada güçlük var mı?
* Zemin ıslak ve kaygan mı?
* Yağışlı havada bu hızı yapan(lar), kurak havada daha fazlasını yapmamışlar mıdır?
Bu soruların cevabı evet ise, ki öyledir, o zaman denetimde çok delikli patlamalar vardır.
Dükkânda II. Minibüs
Aynı dükkâna, ikinci defa aynı tür minibüs girişiymiş bu. Her 2 olaydan da sağ kurtulmuş dükkân sahibi tespitini yapmış: "Bunlar son durak olarak burayı bellediler!"
İlk olayın da Pendik Emniyet Müdürlüğünde mutlaka kayıtları vardır.
Rahmetli Vehbi Koç, her olaydan bir ders çıkardığını şöyle ifade ederdi: "Annoouuu! Bu bangna bi'ders osssun!"
...
"İlk olaydan sonra tekrarları olabilir" diye düşünemeyen, düşündürülemeyen, hatırlayanların belki umursamadıkları, belki tayin edildikleri söz konusu olabilir. Bu tür yollarda hız/plâka tespit eden denetim donanımları konmadığı kötü bir gerçek değil midir?
Mesleksel denetim?
Bu sadece baro'da ve Tabipler Odasında geçerlidir, diğerlerinde görülmemiştir.
Laf salataları duyuldu ki "denetim yapılacak!" Gerçekleş(tiril-e)meyecek şeylere yapılan tanım ne ise, o idi.
Böyle bir denetim başarılamaz mı? Başarabilir ama orada da patlağımız var.
Ahlâkın patlaması?
"Bi'şi' olmaz be abii! Ben hep böyle gidiyom zati
Bunlarda ABESE var, ABESE! Ben bu arabayı top gibi oynarım, toop! Bu ehliyeti bakkaldan-çakkaldan almadık biz!
...
Çok ekleme yapılabilir. Sonuç belli:
Kişilik arızası,
Kişide ahlak patlaması değil mi bu?
Sivil denetim?
Olabilir mi? Yani yolcular hiç değilse "yavaş git" uyarısı yapamazlar mı idi?
Gerçi uyaran kişiler uyarılanlarca "yarılmak" tehlikesini yaşadıklarından, şahit olduklarından belki yap(a)madılar bunu ama yine de uyarmak gerekirdi. Bu da yapılmamış. Bir şekilde, cephe de çatlak var.
Patlamayan ne var?
Fren! Ben inanıyorum ki o fren patlamadı. Çok öğündükleri bir sistem var ya; ABS (Anti Blocking System), o kaygan zeminde duruş mesafesini uzatır ama savrulmayı önler. Ya bu durumla karşılaştı. Kurak zemindeki etkiyi bulamadığından, -kahraman şoför - ; "fren patladı" dedi veya kimse anlamaz, zaten o darbede borular da kırıldı/patladı, diye bu inanılmayacak iddiaya sarıldı
Fren patlamalarındaki patlama?
Böyle, bir dosya vardır ve bu, martavallara dayanılarak yapılmış haber sayılarındaki fazlalığı vurgulamak için bu dosya adını kullanmıyoruz---
Sonuç:
"İçişlerimize her fırsatta karışan ülkeler, dürüstlüklerini takınsalar, da bu işe bir burun soksalar, bu iş düzelir, bizim yönetenlerimizin, buna vakitleri yok" diye düşünmeye başladık. Bu patlaklar, modern ülkelerde yok, bir de ondan----
Ahmet Türkoğlu
E-mail: ahmetturkoglu34@gmail.com