Sektörde şu sıralar otobüslerimiz dolu gidip geliyor. Bu doluluk aldatmasın, kafa kafaya. Sezon başladı sayılır. Ramazan Bayramından itibaren sektör canlanır. Otobüsler tıklım tıklım, dolar taşar.
Maliyetlere gelince, 5 yıl önce bilet fiyatımız ne ise, şimdi aynı. Belki yüzde 10 gibi bir artış olmuştur. Enflasyon ise 5 yılda yüzde yüz arttı. Akaryakıt resmen iki katı. 3’üncü köprü otobüsçünün kâbusu.
Giderler otobüsçünün sırtında. Sektör dışından neden zam yapmadığımızı soruyorlar. Hiç kolay değil inanın. Lafın gelişi 1 liralık artış bile müşteriyi kaçırmaya yetiyor.
Otobüsçülük Türkiye’de temel yolcu taşımacılığı yapmaktadır. Ne uçak, ne tren, hiçbiri otobüsün yerini tutmaz. Bu hükümet döneminde uçaklara verilen teşviklere rağmen, otobüsçülük sektörü hâlâ başattır. Sektörün ağır maliyetlerine rağmen, ayakta kalmayı başarabilmiş olması da, tez konusu aslında. Ama bu kriz bizim de sonumuz olabilir.
KRİZE BENZEMİYOR
Dedim ya sektörün durumu berbat, içler acısı. Bugünlerde yaşadığımız ekonomik sıkıntının adını “kriz” olarak koyamıyorum. Çünkü ben bir çok “kriz” yaşadım bu ülkede, bu yaşanılan bunların hiçbirine benzemiyor. Örneğin durgunluk çok uzun sürdür. Son 2 yıldır ağır maliyetler ödüyoruz. Sonu da gözükmüyor henüz.
Sektörde bireysel otobüsçü diye bir kavram kalmadı. Büyük üretici firmalar otobüs üretmeyi durdurdu. Şu anda sektör elindeki mevcut otobüslerle iş yapmak zorunda. Sıfır otobüse şu sıralar kimse yatırım yapmak istemiyor. Krediyle birlikte 3 milyon TL’ye geliyor 1 otobüs. Bu maliyet çok yüksek. Eldeki bütün verileri toplayıp önümüzde koyduğumuzda yaşadığımız şeyin aslında bir “kriz” değil, “felâket” olduğu anlaşılıyor. Sadece otobüs üreticileri değil “felâketten” etkilenen. İkram, lastik, yedek parça, servis hepsi büyük zorluk yaşıyor. Kur’un sabitlenememesi de üreticiyi zora sokuyor haliyle.
SEKTÖRDE DERNEKLER NE YAPAR?
Otobüsçülük sektörünün yıllardan beridir dernekleri, federasyonları vardır. Ancak, “ne işe yaradı” diye sorarsanız, hiçbir işe yaramadığını rahatlıkla söyleyebilirim. Ufak tefek bürokratik faaliyetlerin yanlışlıklarını düzeltmekten bahsetmiyorum. Dernek ve federasyonlarımız genel olarak, sektöre fayda sağlayacak hiçbir işe yaramadı. İçerisinde iş yaptığımız otogarın sorununu çözebilmiş değiliz yıllardır. Gerçek birlik oluşmuyor otogarda. Kim eline borazanı alırsa o öttürüyor. Bütün bu yanlışları gördüğümüz için biz İstanbul Yazıhanecileri ve Otobüsçüler Derneği İYODER’i kurduk. Derneğin geçici başkanlığını da ben yürütüyorum. İlk genel kurulla birlikte İYODER şekillenecek.
Ne yapacağız peki? Öncelikle şu otogarın sorununu bir çözüme kavuşturmamız gerekecek. Seçimin yenilenecek olmasından dolayı, biraz beklemede kalacağız ancak ilk işimiz otogar olacak. Yıllardır bir çivi çakılmadı otogara. Kapı çıkış ücretleri ve parklanma çok pahalı. Otobüslerimiz otogara sığmıyor. Otogarın çevresi otobüs kaynıyor. Dahası, yönetimi değişen otogarın akıbetinin ne olacağı belli değil ve mevcut dernek ve federasyonlardan bu konuya ilişkin hiçbir işaret de yok. Ölü toprağı serpilmiş bunların üzerine. Yeni kan gerekiyor sektöre, o da bizimle olacak inşallah...
Vesselam.
İrfan Kalkan
E-Mail : istozkaymak@gmail.com