2008 yılının son çeyreğinde dünyada başlayan ekonomik krizin Türkiye’mizde ne kadar hasar vereceğini, krizin ne kadar etkileyip etkileyemeyeceğini hep tartışıp durduk. Bazı uzman ekonomi yazarları bu krizin memleketimizi fazla etkilemeyeceğini söylese de; istesek de istemesek de bu global kriz Türkiye’mizi bayağı etkiledi. Şimdi de konuşulanlar: “Bu kriz Türkiye’mizi ne zaman terk edecek!..”
Her ne kadar memleketimizde finans sektörü zarar görür diyenler, sanki biraz haksız çıktı. Gördüğümüz kadarıyla Türkiye de finans sektörü 2001 krizi ile birlikte çelik konstrüksiyonla çevrilmiş, bu sevindirici!..
Bu ulusal krizin sektörümüze ciddi yansımaları oldu. “Kriz olmasaydı sektör yine bu durumlara gelir miydi?” desek te buda tartışılır. Aslında önemli olan global krizin bahanesi değil, biz şehirlerarası ve uluslararası kara yoluyla yolcu taşımacılığı yapan, sektörümüzü bugün bu zor durumlara nasıl getirdik bunu bir düşünelim!.. Bunları konuşurken veya tartışırken kahin olmaya gerek yok.
Sektörümüzde modadır. Uygun evsafta olmayan, yeterli bilgi birikimi olmayan profesyonel düşünmeyen insanları kilit, üst düzey yönetim koltuklarına oturtursak, sektör olarak ağlayıp sızlamaya hakkımız yoktur. Sektördeki arkadaşlarımız her defasında soruyor bana, “bu sektörümüz nereye gidiyor. Bu sektörü toparlayabiliriz” diye.
Zor değil toparlanır.
Ama bu sektör önce kendi içindeki dağınıklığı bir toparlaması gerekiyor. Bugün sektörümüzde iki başlık devam ediyor. Sorunların çözümünde ortak bir noktaya varılamıyor.
Bir tarafta TOF’un başında sevgili ağabeyimiz Mustafa YILDIRIM çok iyi bir insandır. Sektörde çekirdekten yetişmiştir. Sorunlara vakıftır. Bilgi birikimi var, temsile haiz bir insandır ama sorunlara duygusal yanaşıyor. Çok güzel projeleri, düşünceleri var, fakat netice yok. Olmaz!.. Bugün mensubu olduğu firmasında da promosyonlu rekabete öncülük yapıyor, bu da şık değil. Artık bu promosyonlu rekabetin oyuncağı haline geldik. Kendi kendimizi kandırıyoruz haberimiz yok.
Diğer taraftan TOFED tarafına bakıyoruz!.. Sn. Rüştü TERZİ çalışıyor çabalıyor görünüyor ama kafası başka yerlerde. Ulaştırma Bakanlığı ile dirsek temasında ama ne zaman Bakanlık yetkilileri ile görüşse, bu sektörün aleyhine bir yönetmelik çıkıyor. Sonra diyor ki “ben ne yapayım biz istiyoruz adamlar istediklerimizi vermiyorlar. Ama yine de Kara yoluyla haccı başlatacağım. Basword fuarına talibim.” Bizde bunlara güleriz.
Yahu kardeşim bu sektörde birlik beraberlikten bahsediyoruz. Kendi içimizdeki barışı ne zaman sağlayacaksın? Türkiye genelindeki senin dernek başkanlarının canları burnunda. Onlar Federasyondan koparsa senin orada durmanın da bir anlamı kalmaz. Sen önce bu barışı sağlamaya çalış. Karayoluyla Hac zaten yaz aylarında olacak. Güzel proje ancak zaten insanların yaz aylarında otobüslere ihtiyacı olacak.
Gerçekten bu sektörde içimin burkulduğu en önemli konulardan bir tanesi rekabettir. Moda oldu bize. Esenler Otogarı’ndaki firmaların tabelalarının üstlerindeki rekabet afişlerine bakmak istemiyorum artık. Sektördeki öncü firmalarımızın tabelalarının üzerindeki camlarda boy boy afişler!.. “10 TL, 5 TL, 1 TL gidiş sizden , dönüş bizden, bizde bedava!..” Bu afişleri asan firmaların, sanki yolcularında patlama yaşanıyor. Bu fiyatlarda tüm koltuklarını doldursa, ayakta da çift sıra yolcu alsa ne olur!.. Yazık bu sektörümüze!..
Sektörümüzde bulunan firmaların sahiplerinin çoğunu tanıyorum. Çok nezih, sözünün eri, sevecen insanlar. Yemez, yedirirler!.. Neden bu durumlara düşüyoruz, neden sorunlarımızı çok sesli konuşamıyoruz. Neden Ulaştırma Bakanlığı’na birlik ve beraberlik sergileyerek haklı olduğumuz konularda kararlılığımızı gösteremiyoruz. Bunu söylemeden geçemeyeceğim!..
Bu da moda oldu. Yönetici arkadaşlarımız devamlı şunu söylüyor: “BİZ ULAŞTIRMA BAKANLIĞINDAN NE İSTİYORUZ.” Bu kendi kendimizi kandırmaktan başka bir şey değil!..
Tek kelime ile şunu söyleyeceğim: 30’a yakın kronikleşmiş sorunlarımız var!.. Ama bu sektör ayakta kalsın yeter. Bugün 22 Ocak İtibari ile Ulaştırma Bakanlığı 5 ay süre ile taban ücret tarifesi yayınladı. İnşallah firmalarımız bu taban ücret tarifesine sadık kalırlar. Ulaştırma Bakanlığımızda bu indirimli (promosyonlu) fiyat tarifesine de bir noktayı koysun. Çünkü takipçisi olamıyor. Firmalar Ulaştırma Bakanlığına müracaat ediyor, “ben şu hatlarımda şu tarihler arası reklâm amaçlı indirimli fiyat tarifesi uygulanacağım” diyor, bakanlıkta veriyor.
Bu indirimli fiyat belirli tarihler arasında araç koltuk sayısını %10’unu geçmemek kaydıyla verilir. Fakat bazı firmalarımız, bu promosyonlu fiyatı tüm koltuklara yayabiliyor. Bakanlıkta bu fiyatları takip edemiyor. Burada da rekabet kurumunun devreye girmesi gerekir. Rekabet Kurulu derki “haksız ve yıkıcı rekabeti Ulaştırma Bakanlığı veya Yerel yönetimlerin takip etmesi gerekir. Biz ancak şu şekilde müdahale edebiliriz” der. O da hakim durumdaki girişimci firma rakiplerini pazardan çıkartmak, silmek, iflas ettirmek gibi durumlarda biz müdahale ederiz, der. Rekabet kurumunun cezaları da ödenecek gibi değil herkesin haberi olsun.
Değerli sektör mensupları, bildiğiniz gibi son aylarda dövizde özellikle Euro da geriye dönük hareketlenmeler oldu. Paykasa alımlarında da yükseliş görüldü. Euro bugün 2.100’ lerin altında. Araçlarını dövizle satış yapan otobüs firmaları Ocak ayında tek bir otobüs satamamalarına rağmen ciddi şekilde otobüs fiyatlarını zamlandırdılar. Bildiğiniz gibi otobüslerin amortisman kayıpları çökertmiş durumda.
Otobüsleri satın alırken bankalara nasıl faizler ödediğimiz ortada. Temennimiz bu otobüs satış firmalarının yanımızda olmaları, otobüslere zam yaparken sektörün yanında olduklarını hissettirerek zam yapmaları, genel giderimizin % 55’i olan mazotun da bugünkü durumu ortada. 3’TL’ye ulaştı. Son aylarda mazota gelen zam oranları %20’leri geçmiş durumda. İnsanlar 10 numara yağın kuyruğundalar.
İnşallah bu 2010 yılı birlik beraberlik içerisinde kazasız belasız bir şekilde geçmesi temennilerimle.
Saygılarımla,
Mustafa SARI
İstanbul Seyahat
E-Mail: mustafasari@istanbulseyahat.com.tr