Ülkelerin fert başına milli geliri arttıkça; bireylerin kendilerine ait bir taşıma aracına sahip olmak istediğini ve bunun yaratacağı talep patlamasının çok fazla olacağını belirtmiştik. Ülkemiz insanları için her ne kadar raylı sistemler ve toplu taşıma araçları yaygınlaşmaya başlamışsa da; atalarımızdan gelen at-avrat-silah dürtüsü ile insanımızın bir araç sahibi olma hevesi kuşkusuz önemini korumaya devam edecektir.
Çağımız hızlı yaşamında, ülkemiz ve dünya’da ehliyet alma yaşına gelmiş hemen hemen herkes kendine ait bir aracı olma arzusu yadsınamaz bir olgudur. Bu bağlamda, yeni bir yerli marka otomobil imal edilebilmesi için önceki yazılarımızın ışığında temel önerilerimizi;
- Öncelikle mali yapısı; yerli araç için öngörülen toplam maliyetin en az % 70’nin devlet tarafından hibe şeklinde karşılanmış olan (imalat sahası, alt yapısı, finansman ve teşvik ihtiyaçları, v.b.); kalan maliyetin ise otomotiv sektöründe yer alan özel sektör sahibi/leri tarafından karşılanacak şekilde tanımlanmış devlet-özel sektör birlikte tamamen ayrı bir tüzel kişilik oluşturulmalı,
- Bu kuruluşun yönetim yapısı; PR, benchmarking, pazarlama ağı, dağıtım noktaları, servis, yedek parça satış ve özellikle tasarım, ar&ge, imalat, satış-pazarlama, satış sonrası hizmetler, müşteri memnuniyeti kısımlarının yukarıda sözü edilen özel sektör sahibi/leri tarafından yürütülebilecek şekilde olmalı,
- Bu kuruluşun, sürdürülebilirliğini sağlamak (en az önümüzdeki 15 yıllık zaman süresini kapsayacak şekilde) için gerekli hukuki şartların tesis edilmesi. Yani, bu şirketin gerekirse özel bir yasa ile yasal güvencelere bağlanarak (hükümetler değişse dahi) devlet teşviklerinden ve vergi indirimlerinden azami ölçüde yararlanmasının sağlanması,
- Gerek otomotiv firmalarımız bünyesinde ve/veya gerekse çeşitli kurumlarca/kuruluşlarca yaklaşık 3 yıldır yapılan fizibilite raporlarını baz alarak bu iş için yatırım maliyeti, yatırımın geri dönüşü, marka tanınırlığı, PR ve pazarlama çalışmaları (gerekirse güncellenerek yeniden yapılabilir)etaplarının geçildiği varsayarsak imal edilmesi düşünülen marka araca bir an önce karar verilip odaklanılması,
- Nihai olarak, Türk patentli söz konusu aracın satış fiyatının uygun olması (gerekirse belli bir zaman için devlet tarafından sübvanse edilebilir)ve satılabilmesi için tüketiciye çok kolay ve ucuz kredi temin edilerek; rakip araçlara göre cazibesinin artırılması, olarak sıralayabiliriz.
Günümüzde konvansiyonel araçların terk edilip “yeşil araçların” talep edilmesi, yeni bir marka yaratacak firma/ülke’ler için bir fırsat olabileceği düşünülebilir. Kanaatimce yerli yeni bir marka araç konsepti için;
1- Fosil yakıt kaynakları tükenmek üzere olması, ilaveten ithal olan ana komponentlerin girdi maliyeti düşünüldüğünde; konvansiyonel bir marka araç yaratmak yerine “yeşil araç” tabir edilen yeni nesil bir araç için çalışılması ve bu aracın da muhakkak hibrid ve de besleyici gücü olarak yenilenebilir bir enerji kaynağı ile çalışabilmesi,
2- Aracın, Hybrid
Burada en önemli husus yenilenebilir enerji kaynağıdır. Gelişmiş ülkeler, petrol türevli enerji kaynaklarını daha az kullanabilmek için farklı çözümler üretmeye başlamışlardır. Amerika Birleşik Devletleri’nde petrol ve doğalgaza alternatif olarak yeni keşfettikleri “kayagazı” kaynağına sahip çıkmış ve muhtemelen yakın gelecekte bu enerji kaynağını kullanabilen araçlar imal edip petrol bağımlılığını asgari seviyelere indireceklerdir.
Bu çerçevede, ülkemizde son yıllarda farkına varılan, dünya rezervlerinin en az % 60’ına sahip olduğumuz ve kaynak bakımından yıllarca hiçbir sıkıntı çekmeyeceğimiz yenilenebilir alternatif bir enerji kaynağı olarak “Bor” mineralini değerlendirmeliyiz. Bu nedenle, yerli marka aracımız; Bor mineralinin bir birleşiği olan sodyum borhidrür (NaBH4) suyla karıştırılarak yakıt olarak kullanabilen bir araç olmalıdır.
Dünyaca ünlü bazı firmalar (Ford, Chrysler gibi) 2000’li yılların başında Bor mineralini yakıt olarak kullanabilen prototip araçlar yapmışlardır. Diğer taraftan Tübitak-MAM tarafından “Boren” isminde yukarıda bahsedilen sodyum borhidrür (NaBH4) suyla karıştırılarak yakıt olarak kullanabilen bir prototip araç imal etmiştir. Ancak, yapılan bu prototiplerin sonuçlarını, araç maliyetlerini, neden seri üretime geçilemediği çok iyi analiz edilerek bu yönde neler yapılabileceğine tekrar bakılmalıdır. Tabii öncelikli olarak Bor mineralini yeraltından çıkartan işletmelerin oluşturulması teşvik edilmeli, ayrıca NaBH4 elde edilmesinin yüksek maliyetini düşürmek için proseslerin iyileştirilmesi veya bu yönde yatırım yapılarak devlet, özel sektör ve akademik çevreler birlikte hareket etmelidir.
Diğer taraftan, Amerika Birleşik Devletleri’nde bir elektrikli araç motor firması 1,5 dakikada şarj edilebilen bir pil geliştirildiğini açıkladı. Toparlarsak, söz konusu yerli marka binek aracın;
- Öncelikli olarak “büyük ve geniş” araçlar yerine küçük, daha az konforlu ve konsept olarak Toyota (aşağıdaki fotoğraflarda görüleceği üzere) firmasının yaptığı araç dizaynı baz alınarak, A veya B segmentin’de özgün bir binek araç tipinde olması,
- Sodyum borhidritle çalışması,
- Hızlı şarj edilebilen bataryalara sahip olması, hatta bu aşamada batarya boyutlarının küçültülmesi (taşınır hale getirilebilen tipte)hususunda da çalışılmalı
- Ortalama 500 km menzil gidebilmesi,
- Fazla konforlu olmayan ama bir araçta bulunması gereken asgari konfora haiz olması,
- Çoğu şasi-kaporta parçası kompozit ve/veya hafif malzemelerden yapılmış bir araç üzerinde çalışılmalıdır.
Bu yazı dizisi sonucunda; beni asıl korkutan ise; büyük bir hevesle başlanılan uzun soluklu olan işlerimizi unutmamız ve zamanla sürüncemede bırakmamızdır. Yani, kısaca Türk Gibi Başlayıp, İngiliz Gibi Bitirememek… Hiç olmazsa bu projede; tamamen yerli bir binek araca başlayıp bitmesini görebilmek dileğiyle, hepinize sevgiler, saygılar.
Ertan Döner
Makine Mühendisi
E-Mail: ertandoner@yahoo.com