Kriz ortamları insanları hep yarınları beklemeye zorlar. “Umut fakirin ekmeği” bu durumu ifade eden en güzel özdeyiştir. Karayolu taşımacılığı son yıllarda yarınları beklemekten yoruldu ve umutsuz bir bekleyiş içine girdi. Bugün karayolu taşımacılığı yarını olmayan sektörler sıralamasında birinci sıraya yerleşti.
Bu duruma nasıl gelindi;
Bugünkü AK Parti hükümetinin, parti programındaki ulaştırma ana planı stratejisi ve iktidara geldiği ilk günden itibaren uyguladığı politikalar bugünün habercisiydi. Perşembe’nin gelişi Çarşamba’dan belliydi. Ulaştırma politikalarında karayoluna negatif ayrımcılık uygulanarak diğer sistemlerin önünü açmak temel politika haline geldi. Taşımacılar bu politikalar uygulanırken etkisiz ve tepkisiz kalarak kendi geleceklerini tayin ettiler. Çare aramak ve hak aramak sorumluluklarını yerine getiremediler. Herkes uzun soluklu ve kalıcı tedbirler yerine günü kurtarmaya çalıştı. Ama ne dün kurtuldu, ne bugün, nede yarın. Bu kadar tepkisiz ve tedbirsiz olanlara her şey müstahaktır. Koyulan her yükü taşıdık, ekmek istemedik, su istemedik.
Kısacası; Biz hamal olduk sırtımıza yük vuran çok oldu. Daha da olacak ama dizlerimizde derman kalmadı. Biz çoktuk, sistem çoktu. Biz geçmişi hep arıyoruz ama bizi bugüne getirenler geçmişi bizden çok arayacak.
Sektörü kayıt altına almak için kurulan düzen kayıtdışılığa davetiye çıkardı. Kayıtdışılık her geçen gün artıyor, daha da artacak. Çaresizliğin hâkim olduğu ortamda taşımacılar azalan gelirlerini kaliteden, taşıma güvenliğinden, akaryakıt kullanımından ödün vererek varlığını sürdürmeye çalışıyor. Motorin yerine yağ kullanarak, kırsal yakıt kullanarak, daha çok çalışıp daha az dinlenerek, bakım onarım giderlerini kısarak, hizmet standardını kısıtlayarak günü kurtarmaya çalışıyor.
Sektörler kayıtdışına itilirken, kayıt altında kalanların yükü katlayarak artıyor. Bu yazıyı yazarken motorine on kuruş daha zam geldi. Bu neyin zammı, gerekçesi nedir belli değil. Olsa olsa bütçe denkleştirme. Bütçedeki delikler nakliyecinin eliyle kafasıyla kapatılıyor. Bununla da kalmıyor belediyeler ve sorumsuz otogar işletmecilerinin ölçüsüz çıkış ücretleri ve yüzde elli oranındaki zamlara dur diyen yok. Ulaştırma Bakanlığı’nın uygulamadaki çıkış ücret tarifesi ve tavan ücreti uygulaması fırsatçıların eline verilmiş en büyük koz.
Bu duruma sebep olanların vicdanları rahat mı? Bunca insanın hakkını bir avuç insana peşkeş çeken, göz yuman, engellemeyen vicdanlar rahat mı?.
Bu vicdanlara söylenecek söz “Alma mazlumun ahını çıkar aheste aheste” hangi hatır, hangi gönül, hangi ilişki bu haktan büyük olabilir. Bu tarife adaletsizliğin işletme bozukluğunun odağı olan bir şirketin dayatması ve kabul ettirmesi ise insanların aklına her şeyi getiriyor. Bu sektörün haklarını kötü niyetlilere karşı kim koruyacak. Binlerce, onbinlerce insanın hakkını koruma sorumluluğunu taşıyanlar, elinizi vicdanınıza koyun ve düşünün adalet duygunuzu gözden geçirin, kendiniz gıyaben yargılatmayın. Bu ihmalinizin nelere mal olduğunu unutmayın.
Bu sektörlerin yarınlarını daha da karartmayın.
Mustafa Yıldırım
TOF Genel Başkanı
www.ulasimgazetesi.com