Aslında sektörümüz sorunlarına bakıldığında, ülkemizin her alanında görülen karakteristik ve temel problemlerin burada da kendisini gösterdiği aşikârdır.
Ne zaman bir sempozyum veya sektörel sorunların tartışıldığı bir çalıştay olsa ilk söz “kalifiyeli personel eksikliğinin” en büyük sorun olduğuna dem vurulur. Bu kesinlikle yanlıştır. Evet, eğitilmiş ve kalifiyeli personel eksikliği çok büyük sorun olmasına rağmen bundan çok daha vahim, her şerrin başı konumunda olan çok daha büyük, üstelik varlığını bile anlayamadığımız sinsi fakat ölümcül bir sorunumuz var: “Kaht-ı Rical” Yani adam kıtlığı. Adam kıtlığından kasıt kişi sayısı değil elbette. Nitelik sahibi ve liyakatli kişiler ama yönetici konumundaki kişiler kastedilir. Bence sektörümüz başta olmak üzere, özel veya kamu kurumlarının tümünde nitelik sahibi olmayan, liyakatsiz ve basiretsiz yönetici sorununu derinden yaşamaktayız.
Yöneticilerimizin hali bu iken çok iyi personeller beklemek beyhudedir. Bir defa, hiç bir sektörde pişmiş armut gibi elinize personel düşmez. Siz; eğitecek, vizyon kazandıracak, hedefler koyacak, kariyerini planlayacak, motive edecek, verecek ve isteyeceksiniz. “Siz” dediğim kim? Tabii ki yöneticiler. Mesela günümüzde en modern altyapıya ve en kalifiye personele sahip sektöre bakalım, yani bankacılık ve finans. Bankacılık kuralları neredeyse tamamiyle yasalar tarafından düzenlenmiş ortak ve aleni kurallara göre çalışır. Yani personelini eğitmek kolaydır. Çok yaygın şekilde lisans eğitimi ile mezun edilen çalışan potansiyeline sahiptirler. Tek tip iş olmasına, memurunun bile lisans eğitimi ile hazırlanmasına rağmen işe alınan bir personel hemen bankoya alınmaz. Firma tarafından oryantasyon, staj, hizmet içi ve kurumsal kültür eğitimler verilerek personel işe hazır hale getirilir. Bu kadarla da bitmez, tüm personel iş yaşamı boyunca hizmetiçi eğitimle daha nitelikli hale getirilir.
Eğitimler, sistematik biçimde ve belirlenmiş bir hedefle gerçekleştirilir. Mesela yıllık çalışma saatinin %7’si eğitim zamanına ayrılacak gibi. Görüldüğü üzere “pişmiş armut” bile hemen yenilemiyor. Oysa en ileri sektör konumundaki bankacılık ve finans kuruluşları bile “hazır pasta” imkanına sahip değillerdir. Üstelik bankacılık dahil hiçbir iş kolunda “İşi Bilmek” diye bir kavram yoktur. İş, yasaların belirtmiş olduğu çerçeveler içinde etik kurallara uygun ve müşteri odaklı ticari çalışmalardır. Sektörümüzde ise kimin uydurduğu belli olmayan, neresinden tutsan kopan çalışma tarzına deniliyor maalesef. Kısacası bugün alıp, yarın işe başlatabileceğiniz personelin varlığı diye bir şey yok, olamaz da. Aracın motorunu rektifiye ettirdiğinizde bir tek yeni parçayı alıp takamıyorsun, aksi halde hem kendisini hem diğer parçaları bozuyor. Metal bir aksamda bile bu mümkün değilken böyle bir personel hayal etmek, bir hayalden öteye gidemeyecektir.
Her şeyden evvela ve öncelikle kendimizi sorgulamalıyız. Nasıl ki başarıda en büyük payeyi kendimize ayırıyor isek başarısızlıkta da aynını yapmak gerekir. Sorunların kaynağının yanlış tespiti, çözümsüzlüğe ve sorunların daha da derinleşerek karakteristik hale gelmesine neden olacaktır. Tıpkı bugün olduğu gibi.
Sevgiyle kalın...
07.06.2012
Alpaslan DOĞAN
Ulaştırma ve Lojistik Yönetimi Danışman ve Eğitmeni
E-Mail: a.dogan@ulastirma.biz