Her şey 2,5 yıl önce sayın Başbakanın TÜSİAD’ın 41’inci genel kurulunda yaptığı konuşma ile başladı. Ne demişti o zaman; “Yerli otomobilimizi üretelim ve dünyaya diyelim ki, 'Bak bu da artık bizim otomobilimiz'. Bunu başaralım. Burada montajı yapılan otomobiller olmasın. Otomotiv sektörü içinde olan bütün babalar burada. Bu işi halledin. Ya hep beraber bir araya gelin yapın ya da biriniz yapın. Türkiye'ye ve Türk'e de bu yakışır…”
Bu sözler üzerine, o güne kadar Türkiye’nin ihracatında lokomotif olmuş ve her yerde göğüslerini gere gere dolaşan otomotiv sektörünün temsilcileri; “Bir hata mı yaptık? Niye devletimiz bizi tu kaka ilan ediyor? Yoksa Türkiye’de hiçbir başarı cezasız kalmaz mı?” diye içlerinden geçirmeye başlayarak bu mesaj üzerine kafa yormaya başladılar.
Kamuoyu, bu mesaj üzerine; Türkiye’nin cari açığının ithalat lehine giderek açılması ve ülkemizde imal edilen araçların kabaca %75-80 oranda ithalat aksam&sistemlerden oluşması, kişi başına gelir seviyesinin yükselmesi sonucu yollarımızda giderek daha fazla araç görmemiz (özellikle ithal araçlar) nedeniyle devlet büyüklerimiz bu öneriyi ortaya atmış diye düşünmeye başlamıştı.
Böylece, nurtopu gibi bir gündemimiz olmuş ve bir cihad ilan edilmişçesine 7’den 70’e herkes adeta kendini bir nefer olarak hissetmiş, toplumun her kesimi bu işe kafa yormaya başlamıştı. Hatta öyle ki ağaçtan yeni nesil (!) arabalar yapanlar bile çıkmıştı. İlgili Bakanlıklar, çeşitli toplantılarda gündemde olmasa dahi bu konuyu bir vesile ile gündeme taşıyıp, bu işin peşinde olduklarını sık sık dile getirmeye devam ettiler. Son olarak, geçtiğimiz günlerde yerli araç yapılabilmesi için özel sektöre devlet tarafından gizli hisse veya altın hisse önerildi. Yerli bir arabayı (binek araba kastediliyor, sanırım çünkü ticari araç firmaları üzerlerine alınmadılar) Türkiye’nin yapmak zorunda olduğu, ısrarla vurgulanmaya devam etmektedir. Özetle, bu iş “Ya olacak, ya olacak” boyutundadır.
Bu çerçevede otomotiv sektörü, sivil toplum kuruluşları, akademik çevreler gerek küçük gerekse büyük gruplar halinde sayısız toplantılar yapmış ve raporlar oluşturuldu. Elbette ki bazı düşünce kuruluşları, akademisyenler, hemen hemen medyamızın tümü, her platformda yerli bir araç konusunda kendi fikirlerini beyan etmektedirler. Ben de naçizane, yayımlanmış belki yüzlerce yazıdan biri olarak kayıtlara geçilebilmesi adına bu konuda bir şeyler karalamak ve affınıza sığınarak kendi görüşlerimi sizlerle paylaşmak istedim. Ne kadar dikkate alınır, bilemem.
Bildiğiniz üzere ilk otomobil 19. Yüzyıl sonlarında icat edilmiş ve 20.Yüzyılın başlarında Amerikan devi Ford T serisi ile birlikte otomobili sanayileştirerek herkesin alabileceği bir ürün haline getirmiştir. Eminim sanayide çalışan veya ilgilenen herkes bu süreçleri çok fazla bilmektedir. Bu tarihlerde Osmanlı İmparatorluğu, kendi iç sorunları ve ekonomisi ile boğuşmaktan hiçbir dış gelişmeye bakmamış ve dünyada olup bitenlerin çok gerisinde kalmıştır.
20.yüzyılın başlarında patlak veren 1. Dünya Savaşı ile birlikte Avrupa’da kendi dünyasına dönmüş ve otomobil imal etmek güçleşmeye başlamıştı. Bu sırada Amerika, coğrafi koşulların avantajı ile otomobil konusunda Avrupa’ya göre fazla mesafe kaydetmekte idi. Daha sonra çıkan 2. Dünya Savaşı ile Avrupa’nın büyük bir bölümü ve Japonya’nın sanayileri ağır bir tahribata uğramış ve ülkelerini yeniden imar ederek sanayilerini oluşturmaya çalışıyorlardı.
Osmanlı İmparatorluğu, 1. Dünya Savaşı’nda yenilmiş ve genç Türkiye Cumhuriyeti küllerinden doğmaya başlamıştı. Ancak ne talihsizliktir ki Türk sanayi o yıllarda canlanacak iken 2.Dünya Savaşı ülkemizi etkilemiş ve yine sanayimiz topal kalmıştı. Dolaysıyla toplu iğne bile üretemiyorduk.
1960 ihtilalinden sonra Türkiye o zaman ki askeri yönetimin bakısıyla ilk yerli aracını malumunuz Devrim otomobilini eldeki imkânlarla yapmış ve belki üzerinde durulsa şimdilerde bir yerli marka aracımız var olagelmişti. Tabii, o zamanın şartları, Türk ekonomisinin durumu, bu veya buna benzer yerli endüstriyel ürünler imal edilmesine imkân vermemiş olabilir. Konuyu tarihçilerimize bırakmak gerekir.
Bu yazımın devamını izninizle daha sonraya bırakayım. Kalın sağlıcakla.
Ertan Döner
Makine Mühendisi
E-Mail: ertandoner@yahoo.com