Türkye Otobüsçüler Sosyal Dayanışma ve Eğitim Vakfı (TOSEV) 1. Mütevelli heyeti toplantısı İstanbul Florya’daki Beyti Restaurant’da yapıldı.
Toplantıya, TOSEV Yönetim Kurulu Başkanı Latif Karaali’nin yanı sıra TOSEV’in üyeleri Metro Holding Yönetim Kurulu Başkanı, IPRU kurucu başkanı Galip Öztürk, TOFED Başkanı Mehmet Erdoğan, TOFED Genel Sekreteri Mevlüt İlgin, IPRU Başkan Yardımcısı Ali Çıkkan, İstanbul Seyahat Yönetim Kurulu Başkanı Selami Tırış, Mercedes Hassoy Yönetim Kurulu Başkanı Ali Osman Ulusoy ile diğer üyeler Zeki Gümüşsu, Sabri Karataş, H. Tahsin Yücefer, Mustafa Tekeli, Metin Tırış, Mahmut Arıkboğa, Mazlum Bababalım, Mustafa Özcan katıldı. Ayrıca yedek üyelerden ise İbrahim Arttırdı, Aslan Bayram toplantıdaki yerini aldı.
TOSEV’in toplantısı, 17 Aralık 2013 günü saat 19.00’da yenilen yemeğin ardından başladı. İlk olarak TOSEV Yönetim Kurulu Başkanı Latif Karaali, otobüsçülük sektörünün geçmişini topladığı “En İyisi ya da Hiç” adlı kitabını tanıttı. Kitabının baştan sonra tasarımını yapan Ulaştırma Dünyası gazetesinde görev yapan gazeteci Akgün Özağır’ın oğlu Murat Özağır’a teşekkür etti. Karaali kitabın gelirini ise TOSEV’e bağışladığını belirtti.
TOSEV Yönetim Kurulu Başkanı Latif Karaali, toplantıda yaptığı konuşmada, “Eski dönemlerde bir bireysel otobüsçünün bir kaç arabası olabilirdi. Zamanla maliyetlerin yükselmesinden dolayı araç sayıları 1’e düştü. 20-30 yıl bu sektöre hizmet etmiş insanlara maalesef sahip çıkılamadı” dedi. Karaali, TOSEV ile birlikte sektöre hizmet vermiş insanlara bundan böyle sahip çıkılacağını söyledi.
Başkan Karaali’den sonra söz alan Metro Holding Yönetim Kurulu Başkanı ve İPRU Kurucu Başkanı Galip Öztürk, otobüsçülüğün geçmişi, TOSEV’in kuruluş nedeni, birleşme gibi konularda görüşlerini belirtti.
YENİDEN DOĞSAM, YİNE OTOBÜSÇÜ OLURDUM
Metro Holding Yönetim Kurulu Başkanı ve İPRU Kurucu Başkanı Öztürk, konuşmasında TOSEV’in amacına, otobüsçülük sektörünün tarihine ve yaşanan sıkıntılara dikkat çekti.
Öztürk, “Anadolu’daki kültür, babalar öndeyse çocuklar 60’ına da gelse hep arkada kalmak zorunda. Sektörün içine çocukluğumda geldim. Bugün 50 yaşındayım. Aradan 35 yıl geçti. Bir daha çocuk olsam yine otogarda o egzoz kokuları arasında büyümek isterdim. Nereden geldiğimizi unutmadık. Benim en kötü günümde kurucu başkan olmamı istediler beni onurlandırdılar. Dostlarıma çok teşekkür ediyorum” dedi.
ÇOK GEÇ STK’LAŞTIK
Otobüsçülük nereden nereye geldiğini belirten Galip Öztürk, şöyle konuştu: “Bu sektörde hangi zorlukları yaşadık, hangileri bizi bekliyor bunları değerlendirmek gerek. Vakfı neden düşündük? Otobüsçülüğün Türkiye’de bir tarihi var. Ele aldığımız zaman Türkiye’de ‘benim babam at arabacısıydı’ diyecek kadar geniş yürekli insanlar var. Otobüsçülük Türkiye’de at arabacılığından gelmiş bir meslek olabilir. Ama bunu ilk kurumsallaştıran insanları da unutmamak gerek. Rahmetli Kâmil Koç, ilk seyahat firmasını kuran kişidir. 1970’li yılların başında rahmetli Cemal Ulusoy da ilk derneği kuran başkanımız oldu. Bir bakıyorsunuz 1930’lu yıllardan 1970’e, aradan 40 yıl geçmiş, daha yeni sivil toplum örgütü olmuşuz. O dönemde bugün kazandığımız her şey Ferhat Özcan sayesinde olmuştur. Bugün biz bu otogarda, AVTER’in başında isek baş mimarı Özcan’dır. Bunu devam ettirmek bana nasip oldu. Allah ondan razı olsun.”
HER İLDE BİR DERNEK
İPRU Kurucu Başkanı Öztürk, konuşmasını şöyle sürdürdü: “Tabi 2000’li yıllarda İstanbul’da, İzmir’de ve Ankara’da derneklerimiz vardı. Biz o günlerde toplandığımızda kaç dernek istiyorsun başkan, kaç dernekle federasyon kuralım dediklerinde, benim plâkam 55, bari 55 dernek olsun dedim. Bu gün 85 derneğimiz var. Yani her ilde bir derneğimiz var. Otobüsçü taşımacılar derneği oluşturmak kaydıyla TOFED’i kurduk. Sayın Ulaştırma Denizcilik ve Haberleşme Bakanımız Binalı Yıldırım vasıtasıyla “Türkiye” ibaresini aldık. O dönemlerde IRU’ya üye olmak için girişimlerde bulunduk. Ancak 8-10 bin Euro gibi aidatları fazla geldi. Latif Karaali’yle bir yemekte İPRU meselesini açtı bana. Sonra İPRU için atağa geçtik Türkçeyi de Kürtçeyi de yarım yamalak konuşan (Mevlüt İlgin ve Ali Çıkkan) iki arkadaşımız IPRU’yu kurdu. Helâl olsun diyorum.”
ARTIK KURUMSALLAŞTIK
Otobüs sektöründe ırk, din, dil gibi kavramların önemi olmadığını, sektör ve kurumsallık için herkesin menfaatinin aynı olduğunu belirten Öztürk, “Biz burada sektörümüz için bir araya geldik. Otobüsçülük geçmişte, benim Topkapı’da bir çay ocağında başladığımda, Mustafa Yıldırım liseden henüz mezun olmuştu. O dönemde otobüs İstanbul’dan Ankara’ya giderken patlayan lastiğini değiştiriyordu ve parasının 4’te 3’ü duruyordu. Ama kurumsallık yoktu. Kurumsallık yolunda adım atan Ulusoy ve Varan firmaları vardı. O gün en kurumsalım diyen firmadan dahi bugün en aşağıda gördüğümüz firma daha kurumsal. Zamanla dünyanın gelişimine otobüsçüler de ayak uydurdu. Tabi bir zorluk daha otobüsçüyü bekliyordu” diye konuştu.
ARTIK SEKTÖR BÜYÜMÜYOR
Öztürk, sözlerine şöyle devam etti: “Dünyanın hiçbir yerinde otobüsçülükle taşımacılık diye bir model yok iken, Türkiye’de böyle bir model ortaya çıkmıştı. Ne oldu? Biz kalkınmaya ve gelir düzeyimiz yükselmeye başlayınca, uçak gelişti, havaalanları büyüdü, demiryolları yapılıyor. Otobüsçüler olarak 1920’li yıllardan bugüne kadar, kamyon arkalarına inşa edilmiş kasalarla insanlara hizmet ettik. 550’nin üzerinde olan firma sayısı 280’e düştü. Artık birleşme ve kurumsallaşmaya gidiyor otobüsçülük. Olması gereken de bu. Artık sektör büyümüyor. Bizim fazladan seyahat eden yolcularımızı havayolları aldı. Bizim artan 10 milyon yolcumuzu uçaklara kaptırdık. Eskiden tren ve uçak belirli bir miktarda taşıma yapıyordu. Şimdi hızlı tren geliyor. Onun da avantajları olacak. Biz bunlara sektör olarak karşı mı olmalıyız, hayır.
DEVLETLE KAVGA ETMEDİK
Biz bu ülkeyi seven insanlar olarak taşıma entegrasyonuna destek olmalıyız. Her zaman kendi sektörümüzün menfaatinin peşinde koşacağımızı söylemeliyim. Bütün arkadaşlarıma çok da bunalmış olsa da vefakâr davrandıkları için onlara teşekkür ediyorum. Bazı arkadaşlarımız zamanında eylem yapın dediğinde, hayır demiştik. O gün devletle kavga etmiş olsaydı bugün IPRU’yu kuramazdık. Bugün bakan ve bürokratlar bize sonsuz destek verdi. Biz otobüsçülük sektörü olarak bugün Türkiye’den dünyaya açılan ilk sivil toplum kuruluşunu kurduğumuz için gurur duyuyorum. Biz, siyasi, dini kimliklerimizi bir kenara bırakıp sektör için çalıştığımız için bugün bu masanın etrafında oturabiliyoruz. Bugün Türkiye nereye gidiyor bizim ona yatırım yapmamız lâzım.”
KISA MESAFE VE BİRLEŞME ŞART
Galip Öztürk, Türkiye’deki otobüsçülüğün kısa mesafe taşımacılığına yönelmesi gerektiğini belirtti. Hızlı trenin de gelişiyle birlikte, trenin gitmediği hatlarda çalışılarak para kazanılabileceğini belirten Galip Öztürk, “Bundan 35 yıl önce 10 bin otobüs çalışıyorduk bugün de 10 bin otobüsle çalışıyoruz. Yani sektör çok fazla büyümüyor. Artık hava taşımacılığı büyüdü, hızlı trenle birlikte demiryolları da gelişerek geliyor. Bundan böyle kısa mesafe taşımacılığına yönelmemiz gereklidir. Benim hep söylediğim Anadolu’nun ücra köşelerindeki firma sahiplerine seslendim. Arkadaşlar birleşin dedik. Bir kısmı bizi dinledi, dinlemeyenler de rekabetle birbirlerini yok ettiler. Biz bundan böyle sektörün amaçlarına, ne olması gerektiğine bakmamız gerektiğine baktığımızda, taşımacılığı öğretmemiz gereken noktalara bakmamız, dünyaya sistemimizi öğretmemiz lâzım. Avrupa’nın herhangi bir ülkesine gittiğimizde yerel firmaların yaşadığını göreceksiniz. Ancak tarifeli taşıma yapmıyorlar. Bizim de bundan böyle gitmemiz gereken yer burası. Bizde bu işi turizm taşımacıları çok başarılı bir şekilde yapıyorlar. Avrupalılar bu sistemle ayakta kalıyorlar” dedi.
UYANIK TÜRSAB
Metro Holding Yönetim Kurulu Başkanı ve İPRU Kurucu Başkanı Galip Öztürk, Türkiye Seyahat Acenteleri Birliği’nin (TÜRSAB) herhangi bir yasa ya da yönetmeliğe dayalı olmadığı halde bilet satışını kendi üzerinde geçirmesini değerlendirdi. TÜRSAB’ın bu konuda uyanık davranarak, ‘acente belgesi olmayan bilet satamaz’ tavrını ve bu tavrı hiçbir dayanak olmadan kurumlara dayatmasını eleştirdi. Öztürk sözlerine şöyle devam etti:
“Türkiye’de bizden önce örgütlenmiş bir TÜRSAB var. Bir defa düşünün, biz TÜRSAB kadar yaptırımcı bir örgüt değiliz. Dünyaya örnek olacak bir sistem kurmuş olabiliriz ama TÜRSAB’ın aldığı yetkileri hâlâ alamadık. Kat etmemiz gereken yol var. Sayın Binali Yıldırıma söylüyorum; ‘Efendim biz otobüs yazıhanesiyiz bilet satıyoruz, uçak bileti de satmak istiyoruz’ diyorum, ‘Tabii sizin işiniz’ diyor. Böyle söylüyorsunuz da TÜRSAB bize sattırmıyor diyoruz, ‘Ya ne karışır onlar kardeşim’ diyor. Geçenlerde Ulaştırma Denizcilik ve Haberleşme Bakanlığı Müsteşarı Sayın Talat Aydın, artık otobüs yazıhanelerinin de herhangi bir uçak firmasının biletini satabileceğini söyledi.
HAKLARIMIZI BİLMİYORUZ
Ancak TÜRSAB iyi çalışıyor arkadaşlar. TÜRSAB, Devlet Demir Yolları’na gitmiş, ‘seyahat belgesi olmayana tren bileti sattıramazsın’ demiş. Onlar da inanmışlar. Biz, Ulaştırma Bakanlığı’na gidiyoruz, ‘yazıhaneler seyahat bileti satamaz mıyız’ diyoruz, ‘satarsın, neden satmayasın, sen taşımacısın, taşımacılığa bilet satıyorsun. TÜRSAB’la demiryollarının ne alâkası var, demiryollarını TÜRSAB’a üye yapmadık ki’ diyorlar. Adamlar o kadar iyi organize olmuşlar ki, Devlet Demiryolları’nı dahi ikna etmişler. Tabii ortada yasal hiçbir şey yok. Buradaki eksiklik bizden kaynaklanıyor. Biz haklarımızı tam olarak elimize almış bir sektör değiliz. Sektörümüzü, çağın bize gösterdiği noktaya taşımamız için de, birlik beraberlik şart.”